Welcome to Our Website

SOCAR eylemi Ankara için alarm… Türkiye Gazze’de nasıl kaybetti

Özer Çetinkaya

Sekiz aydır devam eden Gazze savaşında taraflar ateşkes şartlarını kabul etmiş görünüyor. Geriye iki tarafın da büyük günahlarıyla tecavüze uğramış kadınlar, rehin alınan bebekler, öldürülen çocuklar, yıkılmış bir şehir ve barut fıçısına dönmüş bir Ortadoğu kaldı. Türkiye’nin payına düşense 2,5 milyar dolarlık ticaretten olmak, zar zor düzelen ilişkilerin yeniden bozulması ve İhvan diplomasisinin çöküşü. Hepsinden önemlisi, geçmişte toplumun tüm kesimlerince desteklenen ‘Filistin Davası’na karşı ilk defa açıktan İsrail’i destekleyen geniş bir toplum kesiminin ortaya çıkması oldu. Azerbaycan devlet petrol şirketi SOCAR’ın İstanbul merkezine yapılan saldırı ise Ankara için alarm niteliğinde.

ARAP MOTİVASYONU

İsrail’in 1948’deki kuruluşundan birkaç saat sonra Arap ülkeleri İsrail’e savaş ilan etti. Araplara ise Filistin’deki topraklarını terk etmeleri, İsrail yok edildikten sonra geri dönecekleri söylendi. 250 bin Arap Gazze’ye yerleştirildi. 500 bini de komşu Arap ülkelerine kaçtılar. Suriye kuzeyden, Irak ve Ürdün doğudan, Mısır ise güneyden İsrail’e saldırdı. Sonuçta İsrail savaştığı her Arap ülkesi ile ayrı ayrı ateşkes antlaşmaları imzaladı. Kudüs’ün kontrolü batıda İsrail, doğuda Ürdün arasında bölündü. Gazze ise Mısır’ın oldu. İzleyen yıllarda Suriye, Ürdün ve Lübnan üzerinden İsrail’e karşı gerilla saldırıları yapılmaya başlandı.

ISRARIN SONU

1967’de Mısır Cumhurbaşkanı Nasır “Irak, Cezayir, Kuveyt, Sudan ve tüm Arap halkı hazırda bekliyor. En büyük görevimiz İsrail’i yok etmektir” diyordu. Ürdün Kralı Hüseyin de “Bizim temel görevimiz İsrail’in yıkımını gerçekleştirmek. Arap halkı savaşmak istiyor” diyerek Suriye, Mısır ve Lübnan saflarına katıldı. Bu motivasyonla başlayan 1967 Savaşı -6 Gün Savaşı- Araplar için tam bir hayal kırıklığı oldu. Savaş, İsrail’in kesin üstünlüğü ile bitti. İsrail Mısır’dan Sina Yarımadası’nı, Suriye’den Golan Tepeleri’ni ve Gazze Şeridi ile Batı Şeria’yı topraklarına kattı. Mültecilerin dönüşü artık bir hayaldi.

HAMAS’IN İDEOLOJİK HATASI

1948’den beri Arapların temel motivasyonu aslında ‘İsrail’in yok edilmesi’ üzerine kurulmuştu. Hamas da dini referanslara dayanan bu ideolojik hataya sarıldı ve 7 Ekim 2023’teki Aksa Tufanı saldırısını başlattı. Oysa Filistin davası yıllardır mağduriyet ve savunma üzerine kurulmuştu. Hamas saldırısında çoğu sivil 1.400 kişinin vahşice öldürülmesi, kadınlara tecavüz edilmesi, bebeklerin de aralarında bulunduğu 300’e yakın kişinin rehine olarak kaçırılması Filistin’e duyulan sempatiyi yerle bir etti.

TEHLİKELİ KUMAR

Hamas’ın askeri stratejisi İsrail’i savaşa çekecek şartları yaratmaktı. Aksa Tufanı gibi büyük çaplı bir operasyonda askeri hedefler yerine sivil hedefleri seçmekteki amaç buydu. Küçük karakolları, zayıf korumalı kibbutzları, kırsaldaki bir müzik festivalini hedef aldılar. Saldırıdaki ikinci stratejik nokta ele geçirilecek rehinelerdi. Hamas, tek bir asker için (Gilad Şalid) 1027 mahkûmu serbest bırakan İsrail’in rehinelerin hayatını riske atmayacağını düşündü. İsrail Ordusu’nu sonu belirsiz bir meskûn mahal çatışmasına çekecek; mayınlar ve tuzaklarla dolu tünellerde nefesini kesecekti. İsrail büyük bir yenilgi yaşarken Hamas zaferini ilan edecekti.

İSRAİL’İN ZOR KARARI

Hem iç politik zorluklar hem de saldırıda ortaya çıkan görüntüler nedeniyle İsrail’in pazarlık şansı ortadan kalktı. İsrail saldırıyı 1948’den beri kendisine yöneltilen ‘İsrail’i yok etme’ tehdidinin parçası olarak gördü ve bir varoluş mücadelesine çevirdi. Zaten kısıtlı insan kaynağına dayanan orduyu feda etmektense rehineleri görmezden gelmeye karar verdiler. İsrail, rehine kozunu kaybetmemek için Hamas’ın onları yaşatmak isteyeceğine bel bağladı. Bu şartlarda İsrail’in Gazzeli sivilleri umursaması beklenemezdi ki; öyle de oldu. Ağır bombardımanla tüneller işlevsiz hale getirildi. Hamas’ın askeri altyapısı çökertildi. Mısır sınırındaki Refah mülteci kamplarına bile operasyon düzenlendi. Sekiz ay sonunda binlerce kişi öldü, on binlerce kişi sürüldü ve Gazze hayalet şehre döndü. İbrahim Antlaşmalarıyla altındaki halının çekildiğini gören Hamas bir kumar oynadı ve sonunda tüm Gazze ateşe verildi.

KAYBEDENLER KULÜBÜ

Gazze savaşı, NATO’nun Ukrayna’ya odaklandığı bir dönemde başlaması nedeniyle Rusya’ya sessiz ve derinden ilerleme fırsatı sundu. ABD’nin Ortadoğu’ya kayan ilgisi Ukrayna’nın istediği desteğin sağlanmasını geciktirdi. Rusya’nın ilerleyişi karşısında telaşlanan Avrupa, Filistin devletini tanıma kartını oynadı. Şimdiye kadar Filistin devletini tanımayan ülkeler Filistin’i tanıyarak İsrail’i ateşkese zorladılar.

Süreç Hamas’ın belinin kırılması nedeniyle İsrail’e de yaradı. Özel olarak da iç siyasette büyük sorunlar yaşayan Netenyahu, siyaseti ve toplumu savaş kampanyasıyla konsolide etti.

TÜRKİYE NEDEN KAYBETTİ?

Başından beri Hamas’ı destekleyen Türkiye ise bu savaşın kaybedenlerinden biri oldu. Türkiye’nin İsrail ile güç bela düzelen ilişkileri büyük bir darbe aldı. ABD başta olmak üzere batıyla ilişkiler ekseninde ele alındığında bunun daha büyük sorunlara neden olacağı açık.

Ayrıca tam da yerel seçim sürecinde İsrail ile ticaretin ortaya saçılması Erdoğan’ı kendi tabanından uzaklaştırdı. Savaşın 7. ayında İsrail ile ticaretin kesilmesine karar verilse de bu karar toplumdaki şüpheleri ortadan kaldırmaya yetmedi. Gazze protestocularının İsrail’e yakıt sağladığı gerekçesiyle Azerbaycan devlet petrol şirketi SOCAR’ın İstanbul merkezine düzenlediği saldırı Ankara’yı zor duruma düşürdü.

TOPLUMSAL YARILMA

Geçmişte toplumun tüm kesimleri ‘Filistin Davası’na destek verirken Gazze savaşı bu olguyu kökünden değiştirdi. Daha da önemlisi toplumda ilk defa İsrail’i açıktan destekleyen geniş bir blok oluştu. Siyasiler, akademisyenler, sanatçılar, sporcular ve geniş halk kitlelerinin İsrail’i desteklemesindeki temel motivasyon iktidarının ideolojik karakteri kadar Hamas saldırısında ortaya çıkan vahşi görüntülerdi. İslamcı kesimse önce İsrail’le ticareti savunup sonra Türkiye Musevilerini vatandaşlıktan atmayı teklif edecek kadar uçlara savruldu. Kısacası Türkiye, İhvan diplomasisi ile hayatın gerçekleri arasında çok zorlanacağı bir döneme girdi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir